
Dostlarıyla sağ-sol çatışmalarına girer ama bu hiçbir zaman arkadaşlıklarını kötü yönde etkilemez.
15 dakikalık yol olan Lefkoşa-Girne arasındaki mesafeyi gözünde büyütür.
Evindeki erişkin nüfus sayısı kadar araba alır.
Yemeği servis etmez, “kurtarır”.
Yemeği ısıtmaz, “gızdırır”.
Nazardan korunmak için kurşun döktürmez, buhurdanlıkta zeytin dalı yakar ve tütünür.
Mevlitlerde mutlaka tütsü yakar.
Fırını açmaz, “yakar”.
Sıvıları huni ile değil, “foniynan” döker.
Düğünlerde basdiş ağırlar. Hatta daha kısa bir süre öncesine kadar düğünlerde tepsinin içerisinde sigara da ağırlardı.
Sac levhaya “lamarina” der.
Oyalanmak demez, “gurdalanmak” der.
Eski püskü şeylere “gurrada” der.
Kızdığı bir kişiye “koştur Digoma’ya gadar” der.
Dillirga şarkısının çalmadığı bir düğünde eğlenmez!
Pastelliyi çok sever.
Birisini çok yorduğu zaman “pastellisini çıkardım” der.
Saçına kurdele değil, “mantin” bağlar.
“İşte orada” demez, “aha oraşda” der.
Gaz lambasını yani “fanozu” gaz yağı ile değil “lambasuyuynan” yakar.
“Dövmek” kelimesini galibiyet anlamında kullanır.
Torununa “angonim” der.
“Parfüm sürdüm” demez, “süründüm koku” der.
Eskiden “n’oldu be sör” derdi, şimdi moda “napan gardaş” demek.
Çişe “küçük abdest”, kakaya “büyük abdest” der.
“100 numara” da, “ayakyolu” da, “lazımlık” deyimlerini tuvalet anlamında kullanır.
Saçları düzleşsin diye gece sarık yapıp yatar.
Yengesine “genabla” hatta “genaba” der.
Tavuğu yıkarken “bibincalarını” koparır, sonra da “gabirgas” eder.
Ürperdiği zaman tüyleri diken diken olmaz, “galkar”.
Kalitesiz nesnelere de kişilere de “ısgarta” der.
Kahküle “pipi” der.
Sıcak ekmeğin arasına tahın helvası koyup yer.
Sırıtarak gülme eylemine “kişneme” der.
Ufak bir çocuğa “çişin var mı” diye soru sormaz, “işendimin” ya da “bişşan var mı” diye sorar.
Birisinin saçları çok kıvırcıksa “gap teli gibi saçları” der.
Bisikleti hareket ettirdikten sonra üzerine biner.
Bisikletin selesi “velesbidin sellasıdır”.
Futbolculara “topcu”, raptiyeye “pünez” der.
Sigarasını küllükte değil “taplada” söndürür, yani söğündürür.
Kımıldama demez, “gıbırdanma” der.
Euro’yu “yüro” diyo okur, avro diye değil!
Kanepeye uzanmaz, “gannebbaya yatır”.
Battaniye değil “pataniya” örtünür.
Papaza “popaz”, rum kadınlarına “cira” der.
Lapsana, gazayağı, gabbar, ayrelli ya da buğday çiçeği toplamak için dağlara çıkar.
Evin odalarına giriş, salon gibi isimler vermez; “salon-salomanje, sündürme, musandıra” der.
Limanın denizlere has olduğuna inanır, o sebeple uçakların inip kalktığı yere havaalanıdır, hava limanı değil!
Ninni, bebekler için söylenmiş bir nevi türkü olmasına rağmen bu kelimeyi “bebek” anlamında kullanır.
Su borularına “solina” der.
Çeyrek demez, “urup” der.
Bisküvi demez, “ pisgot” der.
Çok yakışıklı erkekler için “pisgot gibi oğlancık” deyimini kullanır.
Dondurmayı külahta değil, “pisgodda” yer.
Arabasını servise vermez, “makiniste götürür”.
Arabasını kaportacıya değil, “doğrultmacıya” tamir ettirir.
Ayakkabı tamircisi “kunturacıdır”.
Spor ayakkabıya “lasdik potin” der.
Spor yapmaya “cimlastik yapmak” der.
İğrendiği zaman “illak” der.
Heybe demez, “saggulli” der.
Alkışlamaz, “cibbana” çalar.
Azcık demez, “bir çıngı” der.
Ağır şeylere “gulle gurşun” der.
“Tekayak” ve lingiri oynar.
Dut ağacının meyvesine “dut goggosu” der.
Çok zayıf ya da hastalıklı gözüken kişilere “milingidiye uğramış” der.
Köselere “ısbano” der.
Çok konuşan birisine “eşşek arısı soksun dilini da husolasın” der.
EBRU CEM
BABAVURA - HAVADİS GAZETESİ - 11 EKİM 2009